top of page
Yazarın fotoğrafımelikebeenthere

2.BÖLÜM FEZ'DE BAŞINIZA NELER GELEBİLİR-

Güncelleme tarihi: 24 Eyl 2018

1.bölümde Fez'e gelişimizi, döviz dertlerimizi, locker arayışımızı ve son olarak Funky Fes adlı hostele gelişimizi okudunuz. Hazırsanız seyahatlerde sıkça karşılaştığımız önyargılarımızdan başlayarak devam ediyorum.


Credit: Bias Bar linki aşağıda, nereden çıktı demeyin, okuyun biraz

Bilmediğiniz ülke, tanımadığınız insanlar, ilk kez gördüğünüz belki de hayatınızda bir daha asla görmeyeceğiniz yerler ve insanlar. Tanımadığınız bir kültür, ismini bilmediğiniz yemekler. Heyecanlı, çok heyecanlı ama bazen ürkütücü. Seyahatlerdeki önyargılarımız normal hayatımızdakilerden daha farklı gelir bana. Az önce bahsettiğim türden yabancı faktörlerle baş başa kaldığımızda ürken beynimizin, savunma mekanizmamızı harekete geçirmesiyle ortaya çıkan önyargılar.. Oslo'daki Nobel Peace Center'da "bias" kelimesinin de "prejudice" yani önyargı anlamında kullanıldığını öğrenmiştim. "Bias Bar" dedikleri bir "bias" duvarı vardı. Linki bırakıyorum: https://medium.com/nobel-peace-center/welcome-to-the-bias-bar-can-i-serve-you-a-bias-of-mine-c607416d8300. Önce oradaki kartlara biz göz attım. Kartların önünde bazı sorular vardı, ülkeler ile ilgili yanıtlarımızın çoğunun önyargılarımız sonucunda edindiğimiz cevaplar olduğunu bize kanıtlayacak kartlardı bunlar. Tema "göçmenlik, mültecilik"le alakalıydı. Cevaplarımın çoğu yanlıştı. Sadece 2010 yılıydı sanırım en çok mülteci alan ülke sorusunun yanıtını bilmiştim, cevap Türkiye'ydi çünkü :) Daha sonra o bias duvarına bu zamana kadar yaptığınız önyargıları yazıyordunuz. Yazmadan önce diğerlerininkini okudum. İlginç şeyler vardı ve bunları okumak çok keyifliydi. Yazmanın da keyifli olacağını düşünüp başladım her türlü önyargımı yazmaya. Ne kadar fazla önyargım olduğunu o an farkettim ve maddeler arttıkça rahatlıyordum. Çünkü yazdığım her önyargı için bir "bu yargıdan kurtulacağım" sözü veriyordum kendime. Bence bunu sonraki postlarda pratiğe dönüştürecek birşey yapmalıyız. KENDİME NOT.

Canım Mark Twain demiş ki:

“Travel is fatal to prejudice, bigotry, and narrow-mindedness, and many of our people need it sorely on these accounts. Broad, wholesome, charitable views of men and things cannot be acquired by vegetating in one little corner of the earth all one's lifetime.” (Sen nasıl bir kralsın.)

Fez'teki Önyargılarımız…

Cafeye gidiyoruz, bizim kıraathanelere benziyor, daha da derme çatma ve bir kaç kişi bulunuyor. Oturuyoruz, kahve söylüyoruz. İsimler Yousuf. Ahmed gibi şeyler, çok zorluk çekmiyoruz :) Fakat çok fazla sigara içiliyor. Buram buram duman tütüyor burada. Sonrasında kokudan anlıyoruz ki bunlar sigara değil (bu konuya değineceğim, anlatacaklarım var, işler garipleşiyor). Yousuf planımızı soruyor. Biz de eski Fez’i gezmek istediğimizi, akşam da otobüsle Marakeş’e geçeceğimizi söylüyoruz. Sonra da çöl turuna katılacağımızı. Yousuf o andan sonra bizi Fez’den başlayan bir tura ikna etmeye çalışıyor. Hah diyoruz tamam, niyeti buymuş, turlara müşteri ayarlamak. Ama hayır deyince de hemen vazgeçiyor. Yousuf tam bir “hallederiz Kadir” karakteri :) Ne istiyorsak diyor ki ben hemen ayarlayayım. Fez için rehber ayarlamak lazım mı diyoruz, benim rehberim var hemen arayayım gelsin diyor, kına dövmesi istiyoruz diyoruz, hemen telefona sarılıyor, benim kınacıyı arayayım diyor. Her önerisinde bizimkilerle önyargılı gözlerle birbirimize bakıyoruz çünkü hep gardımızı yukarda tutmalıyız, çünkü herkes bizi şey yapmaya çalışıyor (anladın sen)... Neyse biz rehberimizi beklerken , Yousuf o sırada bizi eşyalarımızı bırakmak için riyada götürdü. Riyad denilen yapılar, Fas’ta geleneksel konaklama yapıları, otel ya da ev. Orta avlulu, çok büyük metrekarelerde kurulmayan 3-4 katlı yapılar. En alt katta genelde ortada bir su elemanı bulunuyor. Her yer rengarenk; avizeler, divanlar, koltuklar, yer döşemeleri, kapılar, duvarlar her şey çok şatafatlı. Benim için burayı deneyimlemek çok keyifliydi. En sağda gördüğünüz yerde durup 20 dk etrafa bakıp detayları inceledim. Özellikle islami mimarinin desenleri çok dikkatimi çekiyor. Bu arada burası Funky Fes diye bahsettiğim yer değil. O hosteldi. Yousuf bizi oraya sokmadan buraya getirdi, burası daha otel tarzında bir yer. Sonuç olarak hostel bulma fikri başarılıydı.





Yerel Tecrübeler

Bir yere gittiğimde en keyif aldığım şey oranın yerlilerine soru sormak. Günlük hayatı, zamanlarını nasıl geçirdiklerini, en çok ne yediklerini , düğünlerini, danslarını çok merak ederim. Bence gittiğiniz yeri algılamanın, keşfetmenin en iyi yolu yerli biriyle yapılan sohbet ya da gezilerdir. Bir turla seyahate çıktığınızda ya da gittiğiniz yerden bir rehber tuttuğunuzda sizi turistik rotalarda gezdirip duracaktır. Örneğin Barcelona'ya gideceksiniz. Google'a yazdınız, size fotoğraflar çıkardı şehirden. Düşünün ki tüm turistler oraları görüyor. Fotoğraflarına kolayca ulaşabildiğiniz şeyler mi yoksa ispanyolların sık gittiği, belki müdavimi oldukları, turistlerin gitmediği saklı mekanları mı tercih edersiniz. Tabii ki ilk günler turistik yerler görülecek fakat yerlilerle mutlaka zaman geçirilmeli, müdavimlik mekanlara gidilmeli. (Bknz. Gittiğiniz Yerde Oranın Yerlisi'ne Yapışma Rehberi (yazma sürecindeyim )


Ben Fez'e indiğimizden beri etraftaki kızların ellerinde kınalar görüp kına yaptıracağım diye tutturmuştum. O kına yaptırılacak, seda sayan gibi dövmeyi gösteren pozlar verilecek, instagramda paylaşılacaktı. Yousuf'la bir saatte sözleştik, ben dönerim o saatte dedim, o da kınacıyı çağıracaktı o saatte. Biz hazırlandık o sırada, tuvaletlere girildi, erzaklar buz dolabına konuldu. Yousuf rehber geldi dedi. Rehber, 95 yaşlarında iki büklüm asla ingilizce bilmeyen, "bizi gezdirirken umarım ölmez" diye düşündüğümüz bir amca çıktı. Üstelik "yallah yallah!" diye durmadan bizi iteleye iteleye Medina of Fes, yani Fez'in en eski mahallesine getirdi. Burası efsane bir yerdi, o kadar eskiydi ki. 9. yüzyıl ne demek. Unesco Dünya Mirası alanlarından biri. Bir sürü dar karanlık sokak, dükkanlar, evler, hayvanlar, çocuklar, çoğunlukla erkekler. Tabii temiz düşünmeyin sokakları, belediye çalışmıyor :) En şok anım kesilmiş bir bütün deve kafasını gördüğümdeydi :) Bit pazarı gibi bir yer hayal edin, sokak yemeklerinden, kilimlere, bakır mutfak gereçleri, takılar, lokumlar herşey var. Bu yapılarda asla çimento kullanılmamış. Kireç, kum ve tuğladan oluşuyorlar. Sokaklar gerçekten dar, bazen üç kişi yan yana geçemiyor. Arkadaşlarımdan biri tacize uğradı. Dikkat etmekte fayda var. Özetle diyeceğim şu ki kahve içip instagrama post atmak isteyen "gezgin" prensesler buraya gelmesin.



Paolo Coelho demiş ki:

"Travel is never a matter of money but of courage" Yemin ederim doğru :) Yani doğruydu sonra dolar 7 oldu :)))

Fez'i gezdikten sonra ben biraz deri alışverişi yaptım. Harika gerçek bir deri çanta aldım, pazarlıkla 17 euroya. Türkiye'den ucuz :)Bu arada aklımda da Yousuf, kınacıları getirecekti, saatinde orada olmadım ama gelmeyince çağırmamıştır heralde diye düşünüyorum. Bizden de kimse dönmek istemiyor, ben başka şehirde olsam dönerim kendim bir şekilde ama 48383853945398455738 tane sokak var. Oteli bulmam imkansız, mecbur kaldım ben de onlarla. O sırada baktım zaman daralıyor. Bir kaç saate otobüsle Marakeş'e geçeceğiz zaten, kınaya zamanım kalmayacak. Ama taktım yani, yaptırmazsam bütün gün trip atacağım. Diğerleri magnet bakarken ben de bir kınacıya girip hemen bir model seçip yaptırdım ve muradıma erdim. Hatta bir arkadaşıma daha yaptı benden sonra. Sonra her zamanki gibi apar topar otele döndük.


Bunu yapan kız kör olmadı ama bu işi yapmaya devam ederse olacak. Bu arada ben kınadan nefret ederim :) Ama burada otantik gelmiyor mu kulağa :))



İşte şimdi olaylar tersine dönüyor

Hikayenin başını hatırlayalım, Fez'e indik, sadece bir günümüz vardı. Eşyalarımızı bir yere bırakıp tüm gün gezmek istedik. Locker bulamayınca bir hostele gittik ve karşımıza Yousuf çıktı. Bize eşyalarımızı bırakacağımız bir yer verdi otelinde. Buzdolabını kullandık, tuvaletleri kullandık. Bize rehber de ayarladı. Herşey çok iyiydi. Fakat biz otele eşyalarımızı geri almaya döndüğümüzde işler değişti. Yousuf, benim geleceğimi söylediğim fakat gelmediğim saatte kınacıyı çağırmıştı. Kınacı beni saatlerdir içerde bekliyordu. Ben içeri adım attığımda ikisi de çok gergindi ve düşünün ki bir de elimde kınayla girdim, insanlara "ay değmeyin yeni yaptırdım" falan diye kolumu koruyorum sfgdgf. Sonra kadın parasını istedi yapmayacağı şeyin, ben ağlayacağım sinirden ama haklılar da bir yandan. Ben hakkımı aramayı öğrendiğim yaştan beri pek geri adım atamıyorum maalesef. Neyse ki iki arkadaşım tamam biz yaptırırız o zaman dediler de orada yırttım. Ama az kalsın param ve itibarımdan oluyordum :D O olayın üzerine bir de grubumuzda en sülalesi rahat olan arkadaşım, sahibi olan odanın içine girip tuvaletlerini kullanmış, bir de insanlar içerdeyken :D Tabii şikayet ettiler, Yousuf yine delirdi falan ama helal olsun iyi idare etti, bir gün içinde ortalığı karıştıran 5 kişiyi :) Neyse eşyaları topladık, çok iyi bir şekilde vedalaştık Yousufla. Biz oradan ayrılırken; bize bu kadar yardım etmişken, tek isteği onun oteline Trip Advisor'da güzel yorumlar yazmamızdı. TEK İSTEĞİ BUYDU. Şimdi geri dönelim önyargılarımıza. NE OLDU? Hepimizin hayatında ilk kez geldiği yerde, sadece kötü duyumlardan öne çıkarak harekete geçen savunma mekanizması Yousuf'la tanıştığımız andan itibaren bizi "ha şimdi birşey yaptı ha yapacak" diye tahminlerde bulundurdu. Ama durmadan. Bütün o önyargılardan sonra Yousuf bize birşey öğretmiş oldu. Trip Advisor işletmeler için çok önemliydi :D


Yorumlarınızı bekliyorum, daha fazla hikaye okumak ister miydiniz?

34 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page